Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu ile birlikte basın toplantısı düzenleyen Prof. Dr. Işıkara, Türkiye genelinde 35 ilde uygulanan 'Toplum Liderlerini Teşkilatlandırma Projesi' kapsamında afet zararlarını azaltma eğitimi çalışmasının Rize'de de yapılacağını söyledi.
Prof. Dr. Işıkara, "Olası afet zararlarını azaltmak, Kızılay Şubeleri aracılığı ile yerelde kurumlar arası işbirliğini geliştirmesini sağlamak, muhtar, din görevlisi ve öğretmen gibi toplum liderleri aracılığı ile afetlere karşı hazırlıklı olma bilincini geliştirerek toplumda sosyal sorumluluk oluşturmayı amaçlıyoruz" diye konuştu.
Rize'nin Gündoğdu Beldesi'ndeki afeti ucuz atlattığını kaydeden Prof. Dr. Işıkara şöyle konuştu: "Rize ve Karadeniz sel ve heyelanla yaşamayı öğrenmek zorunda. Çünkü nasıl Türkiye'de deprem bitmezse, başta Rize olmak üzere Karadeniz'de de sel ve heyelan bitmez. Özellikle Rize'de yeni bir yapılaşma konsepti getirilmesi lazım. Bugünki yapılaşma konsepti buradaki sel ve heyelana uygun değil. Dolayısıyla bu konsepte valilik çözüm bulmuş. Yerden yer kazanacağımıza havadan yer kazanacağız. Usulüne uygun olursa, yüksek katlı binalar yapılabilir. Çok daha geniş tarım arazisi ortaya çıkar. Bunun üzerinde durulması gerekiyor."
RİZE, DEPREMDEN DE KORKSUN
Deprem bölgelerinde 3'üncü derecenin 4'üncü dereceye çıkabileceği gibi ters oranda da değişiklik gösterebileceğini belirten Prof. Dr. Işıkara sözlerini şöyle sürdürdü: "17 Ağustos depreminin merkez üssü Gölcük. İstanbul Avcılar'da o depremin şiddeti 6 oldu. Gölcük ile Avcılar arasındaki mesafe kuş uçuşu 100 kilometre. Avcılarda 150 bina çöktü, 600 vatandaşımızı kaybettik. Gölcük Kuzey Anadolu fay hattının üzerinde. Rize'de aynı fay hattı üzerinde yer alıyor. Buradaki vatandaşımız, 'ben 4'üncü derece deprem bölgesinde yaşıyorum' diyerek güvenli yapı konseptini ihmal ederse, Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde oluşacak depremlerden Rize de etkilenir. Hatta çok da yıkım olabilir. Rize 'bize bir şey olmaz' demesin. Zaten sel ve heyelanı var. Ondan korktuğu kadar depremden de korksun."
'İSTANBUL DEPREME HER GÜN YAKLAŞIYOR'
İstanbul'da devletin depreme hazır olduğunu ve birtakım önlemleri aldığını ifade eden Işıkara, ''Milli Eğitim Bakanlığı okulların yüzde 75'ini güçlendirdi veya yıkıp yenisini yaptı. İstanbul 13 milyonu geçti. Kızılay'ın geçici barınma için belirli potansiyeli var. Ama o okullar, geçici barınma açısından kullanılabilir. Kamu kurum binaları da öz Kaynaklar ve Dünya Bankasının 400 milyon dolarlık kredisi ile güçlendirildi. Sağlık Bakanlığı bu konuda biraz yavaş, ama bir kıpırdanma var.'' dedi.
Toplumu deprem konusunda bilinçlendirerek olası afet kazalarını en aza indirme gayretinde olduklarının altını çizen Işıkara, şöyle devam etti: "İstanbul'un ekonomi bakımından kendi kendine yetmesi lazım. İstanbul'da olası bir depremle ilgili verilen rakamlara katılmıyorum. Can kaybının söylendiği gibi yüksek olacağını sanmıyorum. Ama İstanbul her geçen gün depreme 1 gün daha yaklaşıyor."
Bir deprem durumunda herkesin İstanbul'a girmesini engellemek zorunda olduklarını kaydeden Işıkara, ''İstanbul şu anda 13 milyon. Anam, bacım geldi derse 36, 39 milyon olur. Dolayısıyla olası bir depremde İstanbul'a girişin biri Sakarya ve İzmit tarafından, diğeri de Tekirdağ tarafından olmak üzere iki noktadan kesilmesi gerektiğini söylüyorum. Çıkan çıksın, ama girişi mutlaka engellemek lazım. Çünkü alt yapısı buna uygun değil. Bu kadar nüfusu kaldıracak yapıda değil.''
Prof. Dr. Işıkara, "Olası afet zararlarını azaltmak, Kızılay Şubeleri aracılığı ile yerelde kurumlar arası işbirliğini geliştirmesini sağlamak, muhtar, din görevlisi ve öğretmen gibi toplum liderleri aracılığı ile afetlere karşı hazırlıklı olma bilincini geliştirerek toplumda sosyal sorumluluk oluşturmayı amaçlıyoruz" diye konuştu.
Rize'nin Gündoğdu Beldesi'ndeki afeti ucuz atlattığını kaydeden Prof. Dr. Işıkara şöyle konuştu: "Rize ve Karadeniz sel ve heyelanla yaşamayı öğrenmek zorunda. Çünkü nasıl Türkiye'de deprem bitmezse, başta Rize olmak üzere Karadeniz'de de sel ve heyelan bitmez. Özellikle Rize'de yeni bir yapılaşma konsepti getirilmesi lazım. Bugünki yapılaşma konsepti buradaki sel ve heyelana uygun değil. Dolayısıyla bu konsepte valilik çözüm bulmuş. Yerden yer kazanacağımıza havadan yer kazanacağız. Usulüne uygun olursa, yüksek katlı binalar yapılabilir. Çok daha geniş tarım arazisi ortaya çıkar. Bunun üzerinde durulması gerekiyor."
RİZE, DEPREMDEN DE KORKSUN
Deprem bölgelerinde 3'üncü derecenin 4'üncü dereceye çıkabileceği gibi ters oranda da değişiklik gösterebileceğini belirten Prof. Dr. Işıkara sözlerini şöyle sürdürdü: "17 Ağustos depreminin merkez üssü Gölcük. İstanbul Avcılar'da o depremin şiddeti 6 oldu. Gölcük ile Avcılar arasındaki mesafe kuş uçuşu 100 kilometre. Avcılarda 150 bina çöktü, 600 vatandaşımızı kaybettik. Gölcük Kuzey Anadolu fay hattının üzerinde. Rize'de aynı fay hattı üzerinde yer alıyor. Buradaki vatandaşımız, 'ben 4'üncü derece deprem bölgesinde yaşıyorum' diyerek güvenli yapı konseptini ihmal ederse, Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde oluşacak depremlerden Rize de etkilenir. Hatta çok da yıkım olabilir. Rize 'bize bir şey olmaz' demesin. Zaten sel ve heyelanı var. Ondan korktuğu kadar depremden de korksun."
'İSTANBUL DEPREME HER GÜN YAKLAŞIYOR'
İstanbul'da devletin depreme hazır olduğunu ve birtakım önlemleri aldığını ifade eden Işıkara, ''Milli Eğitim Bakanlığı okulların yüzde 75'ini güçlendirdi veya yıkıp yenisini yaptı. İstanbul 13 milyonu geçti. Kızılay'ın geçici barınma için belirli potansiyeli var. Ama o okullar, geçici barınma açısından kullanılabilir. Kamu kurum binaları da öz Kaynaklar ve Dünya Bankasının 400 milyon dolarlık kredisi ile güçlendirildi. Sağlık Bakanlığı bu konuda biraz yavaş, ama bir kıpırdanma var.'' dedi.
Toplumu deprem konusunda bilinçlendirerek olası afet kazalarını en aza indirme gayretinde olduklarının altını çizen Işıkara, şöyle devam etti: "İstanbul'un ekonomi bakımından kendi kendine yetmesi lazım. İstanbul'da olası bir depremle ilgili verilen rakamlara katılmıyorum. Can kaybının söylendiği gibi yüksek olacağını sanmıyorum. Ama İstanbul her geçen gün depreme 1 gün daha yaklaşıyor."
Bir deprem durumunda herkesin İstanbul'a girmesini engellemek zorunda olduklarını kaydeden Işıkara, ''İstanbul şu anda 13 milyon. Anam, bacım geldi derse 36, 39 milyon olur. Dolayısıyla olası bir depremde İstanbul'a girişin biri Sakarya ve İzmit tarafından, diğeri de Tekirdağ tarafından olmak üzere iki noktadan kesilmesi gerektiğini söylüyorum. Çıkan çıksın, ama girişi mutlaka engellemek lazım. Çünkü alt yapısı buna uygun değil. Bu kadar nüfusu kaldıracak yapıda değil.''